Disleksi ile ilgili bilimeyenleri Dr. Erhan Gültekin açıkladı.
1890’lı yıllarda keşfedilen bu hastalık, tespit edildiği kişiler üzerinde yapılan incelemelerde konuşma farklılıkları ve hafıza zayıflığı olarak öne çıkmıştır. Disleksi hastalığının toplumlarda görülme sıklığı farklılık gösterse de, yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmada, ABD toplumunun %5 ila %15’i arasında bu hastalığın var olduğu tespit edilmiştir.
Bu oranlar disleksi hastalarının, diğer hastalıklara nazaran oranının hiç de düşük olmadığının bir kanıtıdır. Bu rakamlar dikkate alındığında disleksi hastalarının topluma kazandırılması gerektiği açıktır. Günümüzde birçok kişide disleksi hastalığı bulunmasına rağmen, kendisinde bu rahatsızlığın bulunduğunu bilmeden, disleksi nedir diye sormadan yaşamını sürdürür. Toplum tarafından disleksili bireylerin tespit edilmesi güçtür. Bu nedenle ilkokul çağlarında teşhis konulmadığı zaman bir daha disleksi teşhisinin konulması çoğu zaman mümkün değildir.
Tüm bunlara karşın geçmişe bakıldığı zaman, tarihe adını yazdırmış birçok dahinin disleksi hastası olduğu görülmektedir. Örneğin Albert Einstein, Walt Disney, Leonardo Da Vinci, günümüz dünyasının en zengin ve en zeki insanlarından birisi olan Bill Gates disleksi hastalarına birkaç örnek olarak verilebilir. Dolayısıyla disleksi konusunda bilinçli olmak önemlidir. Erken yaşta tanı, rehberlik ve destek verilen çocuklarda bu durumun etkilerinin önüne geçmek mümkün olabilir.
DİSLEKSİ NEDİR?
Disleksi nörolojik bir hadise olup, kişinin okuma ve yazma ile ilgili fonksiyonlarının olumsuz yönde etkilendiği bir rahatsızlıktır. Beynin kelimeleri oluşturan sembollerin ve kelimelerin hangi seslerden meydana geldiğini algılaması ile ilgili bir problem olarak ifade edilebilir. Disleksili bireyler genelde zeki ve çalışkan olmalarıyla ön plana çıkar. Ancak disleksi problemi olan hastaların beyni kelimeleri farklı işlediği için, bu durum kelimelerin çözümlenmesini, hecelenmesini ve tanınmasını güçleştirir. Bu nedenle ilkokul çağındaki hastalar, etrafındaki kişilerce yeterince anlaşılamadığından toplum tarafından dikkate alınmama problemi ile karşı karşıya kalabilirler.
BELİRTİLERİ NELER?
Disleksi çocuklarda olduğu kadar yetişkinleri de etkileyebilen bir problemdir. Bahsedilen belirtiler yaşa ve bu problemin derecesine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Genel olarak kelimenin kökeni olan harfler ve kelimenin konuşmaya aktarılması ile ilgili belirtiler ortak kabul edilir. Disleksinin bir okuma problemi olarak atfedilmesi genel olarak farkedilmesinin ilköğretimde okuma yazma eğitimi sırasında gerçekleşmesinden kaynaklanır.
İlköğretim öncesi dönemde henüz çocuk 1-2 yaşlarındayken disleksi varlığına işaret eden belirtiler mevcut olabileceği için dikkatli olunmalıdır. Özellikle 15 ayını doldurmuş ancak henüz ilk kelimesini söyleyememiş çocuklarda ve 2 yaşına kadar ilk cümlesini kuramamış çocuklarda ilerleyen dönemlerde disleksi tespit edilme riski yüksek olarak kabul edilir. Ancak bu durumun toplumun tüm bireyleri için geçerli olmadığını unutmamak gerekir.
5 yaşından küçük çocuklarda disleksi varlığına işaret edebilecek birtakım belirti ve bulgular mevcuttur:
Daha küçük yaş grubundaki bireyler gibi konuşma ya da benzer kelimeleri telaffuz ederken zorlanma
Ninni ve diğer folklorik metinlerdeki kafiyeli paterni algılayamama
Disleksi hastalığı doğumsal olarak ortaya çıkabileceği gibi, doğum sonrasında travmatik olarak da ortaya çıkabilir. Doğuştan görülen disleksi hastalığı, doğum öncesinde veya doğum anında oluşabilecek komplikasyonlardan kaynaklanabilir. Ancak hastalığın belirtilerinin anlaşılması ilkokul dönemlerine denk gelir. Çünkü ilkokul çağında okuma yazmayı öğrenmeye başlayan çocuk akranlarına göre daha yavaş okur, yazar ve okumalarında hece atlamaları görülür.
Bu çocuklar birbirine benzeyen harflerin yazımında güçlük çeker ve çoğunlukla bunları karıştırırlar. Aynı zamanda okurken “d” harfini “b” harfi ile, “p” harfini “g” harfi ile karıştırması olasıdır. Hafızasının akranlarına göre daha zayıf olması nedeniyle, önceki derslerde işlenen konuları daha az hatırlar veya hatırlamakta güçlük çekerler. Genel olarak bu belirtilerin görüldüğü ilkokul çağı çocuklarının disleksi hastalığı açısından değerlendirilmesi önemlidir.
Alfabedeki harfler ile ilgili öğrenme ve hatırlama sorunu yaşama
Kendi bakımı ile ilgili kelimeleri öğrenmede güçlük yaşama
Kendi ismini oluşturan harfleri tanıma problemi yaşama
Genel olarak ilköğretim çağındaki çocuklarda disleksi nedeniyle oluşan belirtiler şu şekildedir:
Okuma ve yazmada akıcılık sorununun ortaya çıkması,
Kelimelerin hecelenmesi ve çözümlenmesi aşamasında problemlerin yaşanması,
İlkokul çağındaki çocuğun okuduğunu anlayamaması veya okuma sırasında dikkatinin dağılması,
Okuma ve yazma sıkıntısı yaşamayan çocuklarda, ileri düzey dil bilgisi becerilerinin anlaşılamaması,
İnce kas becerilerinde koordinasyon zayıflığı nedeniyle akranlarına göre fiziksel aktivitelerinin daha zayıf olması,
Akranlarına göre konsantrasyon eksikliği ve buna bağlı olarak bir eylemi gerçekleştirirken zorlanma,
Bireyin kendini ifade ederken kurduğu cümleler arasında bağlantı bozuklukları ve mantık hatalarının olması,
Okuma esnasında çekingen davranma ve düşük sesle okuma disleksi hastalığının bu yaş grubundaki çocuklarda oluşturduğu en belirgin belirtileri arasında yer alır.
İkinci sınıf ile ilköğretimin sonuna kadar olan dönemde çocuğun öğretmenleri disleksi varlığını tanıyamayabilirler. Özellikle disleksili ancak zeki çocuklar kalabalık sınıflarda okuma ile ilgili bu problemlerini gizleyebilecekleri için eğitimcilerin dikkatli olması gerekir. Ortaokul dönemine ulaşan disleksili çocukta birçok belirti ortaya çıkabilir:
Metinleri yüksek sesli okumaktan çekinme
Konuşma aralarını doldurmak amacıyla kullanılan ifadelerden fazlaca yararlanma
Uzun ve karmaşık kelimelerde telaffuz hatası yapma
Oldukça kötü bir el yazısına sahip olma
Tarih ve isimleri hatırlamada zorlanma
Oldukça yavaş şekilde okuma
Okurken dinleyicilerin telaffuzlarındaki garipliği anlaması
Yeni kelime öğrenmede sorunlar yaşama
Küçük yaş grupları dışında daha büyük çocuklarda ve yetişkinlerde de disleksi tespit edilebilir. Bu kişilerde okuma, matematik problemi çözme, ezberleme ve zaman yönetimi gibi konularda belirtiler mevcuttur.
Yetişkin disleksi hastaları okudukları ya da duydukları bilgileri bir araya getirme ya da ana fikrini ortaya çıkarmada sorun yaşayabilirler. Deyimler ve şakaların anlaşılması ile ilgili problemler yetişkin disleksi hastalarında karşılaşılabilecek bir diğer problemdir.
Bu belirtiler dışında disleksiye sahip yetişkin bireylerde oluşan çeşitli bulgular ortaya çıkabilir:
Bir göreve odaklanmada zorluk çekme
Planlama ile ilgili toplantı ve fikir alışverişlerine katılmaktan kaçınma
Ayrıntılı işlerde baskı ve tükenmişlik hissetme
Hatalara karşı abartılı tepkiler verme
Kişisel katı sınırlara sahip olma
Yaparak ya da görsel olarak okumaya göre daha etkili öğrenme
Stresten kolayca etkilenme
Özgüven eksikliği yaşama
Yetişkin disleksi hastalarında tedavi planlamasının temelinde okuma yeteneğinin geliştirilmesi yer alır. Mesleki konularda terapi alarak iş hayatının kolaylaştırılması desteklenebilir. Bu bireyler aynı zamanda teknolojik imkanlardan faydalanarak da yaşamlarını kolaylaştırabilirler. Özellikle önemli toplantı ve konuşmaları kayıt ederek tekrar dinleme, konuşmayı yazıya dönüştüren uygulamalardan faydalanma ve planlama ile ilgili yazılımlara başvurma yetişkin disleksi hastalarının başvurabileceği çeşitli yöntemler arasında yer alır.
Disleksi nedenleri nelerdir?
Disleksi hastalığı ile ilgili çalışmalar uzun yıllardır devam etse de bilim insanları halen bu hastalığın kesin nedenlerine ulaşabilmiş değillerdir. Tüm bunlara rağmen disleksinin gen veya beyin gelişimi farklılıklarından kaynaklandığı bilinmektedir. Bu görüşün ortaya atılmasının en büyük nedeni, disleksi hastalığı görülen bireylerin kardeşlerinin yaklaşık %40’ının okuma güçlüğü çektiğinin belirlenmesi, aynı şekilde ebeveynlerinin yaklaşık %49’unun disleksi hastası olmasıdır. Ayrıca bilim insanları okuma ve anlama güçlüğünün bağlı olduğunun düşünüldüğü birkaç gen de keşfetmişlerdir.
Beynin anatomisinden ve işleyişinden dolayı bu hastalığın ortaya çıktığının düşünülmesindeki sebep ise, disleksi hastası olan ve olmayan bireyler arasındaki beyindeki anatomik farklılıklardır. Beynin iki yarım küresini birbirine bağlayan yapı olan korpus kallozum disleksi hastalarında normal bireylere göre yapısal farklılıklara sahiptir. Bu yapı dışında disleksi hastalarında sol yarım küre ile ilgili de çeşitli farklılıklar da disleksi nedenleri arasında kabul edilir
Disleksi hastalığının kesin nedenlerinin tespit edilebilmesi için bilimsel araştırmalar halen devam etmektedir.
Disleksi hastalığı teşhisi nasıl konulur?
Disleksi hastalığının birden çok belirtisi olduğu için teşhisi oldukça zor olabilir. Hastalığın kesin teşhisi için okulda veya bireysel olarak bir değerlendirme yapmak gerekir. Okullarda bu teşhisin yapılmasının en etkili yolu, sınıf öğretmenlerinin öğrencilerini iyi tanımalarından geçer.
Disleksi hastalığı belirtilerinin görüldüğü ilkokul çağı çocukları, öncelikle işitme veya görme ile ilgili bir problemi olup olmadığının teşhisi için hastaneye sevk edilmelidir. Eğer çocuğun duyularında herhangi bir görünür problem bulunmuyor ise disleksi değerlendirmesi yapılabilir.
Bu değerlendirmenin yapılabilmesi için yurt dışında okul psikologları olsa da, ne yazık ki bu uygulama henüz ülkemizde bulunmaz. Ancak okullardaki rehberlik eğitmenleri veya psikolojik danışmanların yapacağı birkaç disleksi testi ile çocuğun zayıf yönleri tespit edilebilir.
Disleksiye tanısal yaklaşımda değerlendirilen çeşitli kriterler mevcuttur:
Aile bireylerinde benzer problemlerin varlığının değerlendirilmesi
Zeka düzeyi
Konuşma becerisinin değerlendirilmesi
Kelime tanıma
Konuşma ve okuma ile ilgili akıcılığın değerlendirilmesi
Okuduğunu anlama
Kelime haznesinin değerlendirilmesi
Yeni ve farklı kelimeleri anlama ve okumanın değerlendirilmesi
Fonolojik (söyleniş) bakımından kişinin beyninin işleyişinin değerlendirilmesi
Bulgular test sonuçları ile karşılaştırılarak teşhis koyulması kolaylaştırılabilir. Eğer aile bireylerinde de disleksi hastalığı varsa, disleksi şüphesi kuvvetlenir. Tüm bu sonuçların bir uzman tarafından değerlendirilmesi ile hastalığın kesin teşhisi koyulabilir.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?
Disleksi hastalığı, hastanın ömrü boyunca sürecek bir durum olduğu için tedaviden ziyade hastalığın yol açtığı sorunlara ilişkin alınabilecek önlemler ile tedavi planlanır. Çünkü diğer birçok hastalıktan farklı olarak disleksi tedavisi herhangi bir ilaç veya cerrahi işlem ile mümkün değildir.
Hastalığın belirtilerinin anlaşılmaya başlanması ilkokul dönemlerine denk geldiğinden, teşhis yapılır yapılmaz çocuk özel eğitime tabi tutulmalıdır. Çocukta herhangi bir zeka geriliği söz konusu olmadığından, bireyselleştirilmiş olarak verilecek eğitim çocuğu rahatlıkla akranları ile aynı seviyeye getirecektir. Ancak disleksi teşhisi konulan çocuğun eğitimi, yine özel eğitim alan öğretmenler tarafından verilmelidir.
Bunun yanında zaman zaman disleksi hastası çocuğun terapiste de ihtiyacı olacaktır. Çünkü akranlarına göre farklı bir kişiliğe sahip olduğundan, akranlarına uyum sağlamada güçlük çeker. Aynı zamanda terapist ile okuldaki eğitimcinin de uyum içinde çalışması gerekir. Bu bireyler için öğretim ortamı birden çok duyuya hitap edecek şekilde düzenlenmelidir. Bu sayede birey zayıf olan duyusunun eksiğini, kuvvetli olan diğer bir başka duyusuyla tamamlayacaktır.
Hastalığın teşhisini alan öğrencinin, diğer öğrencilere göre eğitimde daha yavaş ilerlemesi kaçınılmaz bir durumdur. Bu durumu ortadan kaldırmak için hasta olan çocuğa ödevlerinde ve araştırmalarında daha fazla süre ve imkan tanınması gerekir. Disleksili bireyin not almasının ve okumasının da yavaş olması normaldir. Bu durum gözetilerek öğrencinin evde de öğrenmeye devam edebilmesi açısından, ders kayıtlarının temin edilmesi sağlanabilir. Yine bu kayıtlar bilgisayar programlarıyla da desteklenerek daha kalıcı ve hızlı bir öğrenme sağlanabilir.
Öğretilerin değerlendirilmesi aşamasında ise yine birkaç duyuya hitap eden testlerin uygulanması, disleksili bireyin daha doğru değerlendirilmesini sağlar. Tüm bu eğitim durumları öğrencinin öğrenme güdüsünü ve hazırbulunuşluğunu arttıracaktır. Ancak yaşları itibariyle daha zayıf bir psikolojiye sahip olduklarından, zaman zaman akranları ile sorun yaşayabilirler. Bu gibi durumların önüne geçilebilmesi için ebeveynler, öğretmenler, psikolojik danışman ve terapistin işbirliği içerisinde çalışması gerekir. Bu hastalığın en etkili tedavi yöntemi, disleksili bir bireyin topluma uygun eğitimle kazandırılmasıdır.
Bu probleme sahip çocuklar ne kadar erken teşhis edilirse o kadar ilerleme kaydedilmesi mümkündür. Yapılacak uygulamalarda çocuğun eğitmenleri ve doktoru ile koordine şekilde hareket edilmelidir.
Ebeveynler disleksili çocuklarının en yakın dostu ve desteği olduklarını unutmaması gerekir. İlkokul öğretmenin çocuktaki belirtileri farketmesinin sonrasında disleksi tanısının konması erken müdahale için önemli bir aşamadır. Tanı konulması çocuğunuzun ne yaşadığını anlamanız için de önemlidir. Sonraki dönemlerde pozitif kalarak uzmanlarla çözüm yolları hakkında konuşmak ve çocuğunuz ile iletişim kurarken onu nasıl destekleyebileceğinizi öğrenmek disleksinin kontrolü için yapılabilecek bir diğer önemli uygulamadır.
Küçük çocuklarda aynı kitabı tekrar tekrar ve yüksek sesle okumak, çocuğun kelimelere ve bu kelimeler ile ilişkili seslere alışmasına yardımcı olabilir. Tam tedavisi bulunmayan bir rahatsızlık olması nedeniyle zaman zaman bu problem ile baş etmede hem çocuğunuz hem de sizler çeşitli zorlu dönemlerden geçebileceğinizi unutmamalısınız. Bu zorlu dönemlerin üstesinden gelmek için birlikte yapabileceğiniz çeşitli hobiler keşfetmeli, disleksi problemine karşı küçük hedefler ve ödüller koyarak ilerlemeliniz önerilir.
Okuma ile ilgili problemler erken müdahale ile ortalama seviyeye getirilebilir. Okuma problemini aşmada zorlanılan çocuklarda, çocuğun ilgi duyduğu konulardaki metinlere ağırlık verilebilir. Yapılan çeşitli çalışmalar sonrasında okuma güçlüğünün zaman içerisinde ilerleme kaydedilen bir problem olduğu ancak çocukta akranlarına göre bu konuda bir geriliğin mevcudiyetini koruduğu tespit edilmiştir.
Disleksili çocukların tedavisinde ebeveynlerin eğitimi bir diğer önemli konudur. Okul ve çevredeki bu konuda uzman kişilerle işbirliği içerisinde olmak disleksi hastalığının mümkün olduğunca kontrol altında tutulması için kritik bir adımdır. Ebeveyn ve varsa çocuğun bakıcılarının bu problem konusunda eğitim alması sayesinde akranları ile olan okuma farkı daha aza indirilebilir.
Eğitiminin ilk yıllarında başarı gösteren zeki disleksili çocuklarda erken tanı ve müdahale imkanı atlanabilir. Bu durum eğitim hayatlarının sonraki zamanlarında karmaşıklaşan dersler ile ilgili problemlere ve çocuğun eğitim öğretime dair hevesinin kırılması ile sonuçlanabileceği için dikkatli olunması gerekir.
Aileler hem çocukların durumu hem de ilgili hekimlerinin müdahaleleri ile ilgili çeşitli şüphelere sahip olmaları durumunda uzmanlara yönlendirilmeye ihtiyaç duyabilirler. Gelişim ve davranış uzmanları, çocuk nörologları, psikologlar ve nöropsikologlar başvurulabilen diğer uzmanlık dallarına örnek teşkil eder.
Eğer siz de etrafınızda veya ailenizde okuma zorluğu çeken, konuşurken kelimeleri karıştıran, sosyal çevresine uyum sorunu yaşayan bir birey tanıyorsanız, yukarıda verilen bilgileri dikkate alarak bir uzmana başvurunuz. Yaşı ilerlemiş bir bireyin eğitimi için yapılacak pek fazla şey kalmadıysa bile, henüz ilkokul çağındaki bir disleksili bireyin eğitime destek olabilirsiniz.